Yarin Turkiye'de belediye secimleri var. AKP
mi yoksa cemaat mi referandumu da denilebilir. Son uc ay, daha dogrusu Aralik 17 ve sonrasi,
hickimsenin daha onceden tahmin edemeyecegi gelismeleri gosterdi Turk halkina. Tarih, bu gelismeleri yazacak elbette. Dolayisiyla da benim burada ozetlememe cok gerek yok. Zaten boyle bir seye
kalkismak da anlamsiz cunku uc ay icinde o kadar cok olay gelisti ki.
Isin ozeti cemaatin
acikca AKP hukumetine savas acmasiydi. Gorunurde AKP’li bakan ve
basbakanin yaptigi yolsuzluklarin ortaya cikarilmasi olarak lanse edilmeye calisilsa da, bunun
sadece zahir oldugu, isin aslinin ise belki hicbir zaman tam olarak ortaya
cikmayacak dahi olsa bir “iktidar” kavgasi oldugu kesindi.
Kanimca, cemaat devlette sinirsiz
bir guce ulasmak istiyor ve istihbarat gibi kurumlari tam olarak ele gecirmeyi
amacliyor. Yani cemaat, gozunu hukumetin yetkilerine dikmis ve ulkeyi tamamiyla
kendi istedigi dogrultuda yonlendirmek istiyor. Hukumet ise TURGEV turu
kurumlarla gozunu hizmetin sivil etki alanina dikmis. Cemaatin guclenmesi ve devlet
icindeki sizmalarindan memnuniyetsizlik, hukumeti halk icindeki etki alanini
cemaatin elinden almaya yoneltti denebilir. Ayni zamanda MIT mustesarinin
sorusturulmasi gibi olaylarla (ki ardinda hic kuskusuz cemaat vardi) iyice aciga cikan
gerginlik AKP’yi pasif durumdan aktif duruma gecmeye zorladi. Dersanelerin
kapatilmasi olayi da bunun en buyuk neticesi olarak gorulebilir.
Dersaneler olayinin patlak
vermesinin birkac hafta ertesinde ve yerel secimlerden hemen uc ay once baslatilan yolsuzluk sorusturmasi, oncelikle bu kapsamda degerlendirilmali. Ama
isin bir de uluslararasi boyutlari var tabii. En basta AKP’nin Iran’la olan cikar
iliskileri ki, uluslararasi ambargodan bunalan Iran’in degerlerini Turk
bankalarinda muhafaza etmesi bu iliskilerin en onemlilerinden. Ayrica
Israil’le Mavi Marmara olayindan beri suregelen gerginlik de cok onemli diger
bir faktor. Ote yandan cemaatin yurt disindaki buyumesi ve buna paralel olarak
bazi guclerle olan zorunlu uzlasma cabalari da AKP ile olan mucadelenin diger bir
onemli ogesi. Hickimsenin uzerinde durmadigi aslinda cok onemli gordugum ABD’deki
charter okullarinda cikan yolsuzluk soylenti ve sorusturmalarin da bu
mucadelede onemli bir etkisinin oldugu soylenebilir.
Butun bu ic ve dis
faktorlerin etkisiyle, hickimse bu boyut ve aciklikta tahmin etmese bile, boyle
bir mucadelenin cikmasi kacinilmazdi aslinda. Demokrat kalemin bu konuda 3-4
yil once yazdiklari da cemaate ait bazi mahrem bilgilerin er ya da gec gun
yuzune cikip tartismaya acilacagini ongoruyordu.
Cemaat bu uc ay icinde kendine
ittifak olarak CHP ve Aydin grubunu secerken AKP de diger Islami gruplarla
ittifak yoluna gitti. Liberal kesim de esit olmamakla birlikte bu konuda ikiye
bolundu diyebiliriz. Erdogan’in totaliterlesmeye giden yonetimine hakli
elestiriler ve kutuplasma ve uluslararasi iliskilerdeki bazi abartili
yaklasimlar son yillarda liberal kesimin AKP’ye olan destegini azaltmisti.
Hatta onemli bir kismi Erdogan karsitligiyla gozleri kamasmis bir sekilde,
bugunun mucadelesinde hakkaniyet cizgilerini acikca kaybetmis gorunduler.
Cemaati tanimamalari neticesinde, sosyal medya ile topluma ulastirilan yasadisi
dinleme ve MIT tirlarina baskin olayinda goruldugu gibi bazi aksiyoner
hareketleri sivil bir toplum kurulusuna baglayamadiklari icin de bir ikilem
yasadiklari soylenebilir. Bunun neticesinde, AKP ve bir noktada devletle
yapilan mucadelenin ciddiyetini kavrayamadilar.
Son uc ay icinde neler ortaya
dokulmedi ki. Bir tarafta, Basbakan’la oglunun akceli meselelerdeki telefon
gorusmeleri, bir bakanin dini meselelerde laubali konusmalari, bazi bakan ve
AKP’li yoneticilerin kendi medyalarini kurma konusundaki ugrasilari vesaire. Diger
tarafta, cemaatin bir zamanlar cok onde olan Latif Erdogan ve Ahmet Keles gibi
muntesiplerinin itiraflari, kapi kapi dolasip CHP ve MHP icin oy isteyen abi ve
ablalar ve Gulen'in dunyevi meselelerde cemaati cok aktif sekilde
yonettigini gosteren telefon gorusmeleri vesaire.
Bunlarin hicbirisi secimden
birkac gun once ortaya cikan Suriye ile ilgili ust duzel asker, dis isleri bakani ve MIT
mustesari arasindaki gizli gorusmenin Youtube’den yayinlanmasi kadar
“outrageous” degildi. Konusmanin iceriginin hicbir onemi yok bence. Boyle bir
toplantinin dinlenip servis edilmesi tek kelime ile vatan hainligidir.
Devletin kutsalligina kesinlikle inanmayan benim gibi birisi icin bile farkli bir
degerlendirme yapmak mumkun degil. Bu hainliktir ve baska bir degerlendirme anlamsizdir, en azindan irade ve aklini kiraya vermemis olanlar icin. Bu olaydan birkac gun once sinir ihlali yapan Suriye ucaginin
dusurulmesini secimlere yonelik manevra olarak mansetlerine tasiyan ve bu
hainligin gerceklesmesi uzerine de “ama icerik” diye cigirtkanlik yapan cemaat medyasinin
hali bunu kimin sizdirdigi konusunda da cemaati olagan supheli konumuna
sokmaktadir.
Cemaat 40 yildir egitim ve son 10-15 yilinda dinlerarasi diyalog konularina odaklanmis ve bu ozelligiyle de Turkiye'de cok genis bir tabandan destek bulmustu. Son uc aydir ortaya cikan cemaatin istihbarat calismalari, devlet kurumlarindaki otonom gucu ve bu gucu kullanmaktan cekinmemesi bu destegi buyuk olcude torpuledi. Cematin tabani boyle genis capli bir kavgaya hazir mi peki? Ozellikle alt tabani cok pasif ve bariscil
olan cemaatin boyle bir mucadelede kisa veya orta vadede basarili olabilecegine ihtimal vermiyorum.
Artik ok yaydan cikti ve bu isin
geri donusu yok. AKP oyle kizgin ve sirtindan hancerlenmis hissiyati icinde ki, secim sonrasi planini cemaati tamamen bitirmeye yonelik olarak kurdu. Erdogan’in secim
meydanlarinda aylardir kullandigi cok agir ifadeleri de bunu isaret ediyor zaten. Yerel secim referanduma donustu.
AKP yuzde 40-42 bandinda oy alacak tahminimce. Istanbul ve Ankara da AKP’nin
elinde kalacak gibi. Ama secim sonucu ne olursa olsun, beklentilerin ustune
ciksalar da altinda kalsalar da, secim sonrasi cemaat icin olum kalim sureci
baslamis olacak. Ne aci ki, yuzlerce ulkede actigi okullar ve bireyleri
yetistirme konusundaki hizmetleri toplumun buyuk kesimi tarafindan takdir
edilen cemaat, egitim isinin cok otesine gecen aktivitelerinin zehirli
meyvelerini toplamaya mecbur birakilacak. Keske egitim ve diyalog hizmetlerinin
disina cikilmasaydi. Keske.
Ote yandan Erdogan yonetimindeki AKP'nin yolsuzluk ve otoriterlesme yonunde yaptigi yanlisliklar da bu kavga esnasinda hafife alindi ve alinmaya devam edecek. Bunun sonucunda, Turk toplumu bu yanlisliklari icsellestirmek durumunda birakilacak. Yolsuzluk iddiasiyla baslatilan bu mucadelenin yolsuzluklarin uzerine gidilmesi onunde en buyuk engel olma riski ne aci bir ironi. Caldiysa caldi ama is de yapiyor veya calsa bile boyle kallesce bir mucadeleye girisilmemeliydi gibi yaklasimlar Turk toplumunda yayginlastikca, yolsuzluk ve otoriterlesme konusundaki hassasiyetler ister istemez azalacak ve bundan da en buyuk zarari yine Turkiye gorecektir.