Saturday, March 29, 2014

Oylar cemaate mi, AKP'ye mi?

Yarin Turkiye'de belediye secimleri var. AKP mi yoksa cemaat mi referandumu da denilebilir. Son uc ay, daha dogrusu Aralik 17 ve sonrasi, hickimsenin daha onceden tahmin edemeyecegi gelismeleri gosterdi Turk halkina. Tarih, bu gelismeleri yazacak elbette. Dolayisiyla da benim burada ozetlememe cok gerek yok. Zaten boyle bir seye kalkismak da anlamsiz cunku uc ay icinde o kadar cok olay gelisti ki. 

Isin ozeti cemaatin acikca AKP hukumetine savas acmasiydi. Gorunurde AKP’li bakan ve basbakanin yaptigi yolsuzluklarin ortaya cikarilmasi olarak lanse edilmeye calisilsa da, bunun sadece zahir oldugu, isin aslinin ise belki hicbir zaman tam olarak ortaya cikmayacak dahi olsa bir “iktidar” kavgasi oldugu kesindi. 

Kanimca, cemaat devlette sinirsiz bir guce ulasmak istiyor ve istihbarat gibi kurumlari tam olarak ele gecirmeyi amacliyor. Yani cemaat, gozunu hukumetin yetkilerine dikmis ve ulkeyi tamamiyla kendi istedigi dogrultuda yonlendirmek istiyor. Hukumet ise TURGEV turu kurumlarla gozunu hizmetin sivil etki alanina dikmis. Cemaatin guclenmesi ve devlet icindeki sizmalarindan memnuniyetsizlik, hukumeti halk icindeki etki alanini cemaatin elinden almaya yoneltti denebilir. Ayni zamanda MIT mustesarinin sorusturulmasi gibi olaylarla (ki ardinda hic kuskusuz cemaat vardi) iyice aciga cikan gerginlik AKP’yi pasif durumdan aktif duruma gecmeye zorladi. Dersanelerin kapatilmasi olayi da bunun en buyuk neticesi olarak gorulebilir.

Dersaneler olayinin patlak vermesinin birkac hafta ertesinde ve yerel secimlerden hemen uc ay once baslatilan yolsuzluk sorusturmasi, oncelikle bu kapsamda degerlendirilmali. Ama isin bir de uluslararasi boyutlari var tabii. En basta AKP’nin Iran’la olan cikar iliskileri ki, uluslararasi ambargodan bunalan Iran’in degerlerini Turk bankalarinda muhafaza etmesi bu iliskilerin en onemlilerinden. Ayrica Israil’le Mavi Marmara olayindan beri suregelen gerginlik de cok onemli diger bir faktor. Ote yandan cemaatin yurt disindaki buyumesi ve buna paralel olarak bazi guclerle olan zorunlu uzlasma cabalari da AKP ile olan mucadelenin diger bir onemli ogesi. Hickimsenin uzerinde durmadigi aslinda cok onemli gordugum ABD’deki charter okullarinda cikan yolsuzluk soylenti ve sorusturmalarin da bu mucadelede onemli bir etkisinin oldugu soylenebilir.

Butun bu ic ve dis faktorlerin etkisiyle, hickimse bu boyut ve aciklikta tahmin etmese bile, boyle bir mucadelenin cikmasi kacinilmazdi aslinda. Demokrat kalemin bu konuda 3-4 yil once yazdiklari da cemaate ait bazi mahrem bilgilerin er ya da gec gun yuzune cikip tartismaya acilacagini ongoruyordu.

Cemaat bu uc ay icinde kendine ittifak olarak CHP ve Aydin grubunu secerken AKP de diger Islami gruplarla ittifak yoluna gitti. Liberal kesim de esit olmamakla birlikte bu konuda ikiye bolundu diyebiliriz. Erdogan’in totaliterlesmeye giden yonetimine hakli elestiriler ve kutuplasma ve uluslararasi iliskilerdeki bazi abartili yaklasimlar son yillarda liberal kesimin AKP’ye olan destegini azaltmisti. Hatta onemli bir kismi Erdogan karsitligiyla gozleri kamasmis bir sekilde, bugunun mucadelesinde hakkaniyet cizgilerini acikca kaybetmis gorunduler. Cemaati tanimamalari neticesinde, sosyal medya ile topluma ulastirilan yasadisi dinleme ve MIT tirlarina baskin olayinda goruldugu gibi bazi aksiyoner hareketleri sivil bir toplum kurulusuna baglayamadiklari icin de bir ikilem yasadiklari soylenebilir. Bunun neticesinde, AKP ve bir noktada devletle yapilan mucadelenin ciddiyetini kavrayamadilar.

Son uc ay icinde neler ortaya dokulmedi ki. Bir tarafta, Basbakan’la oglunun akceli meselelerdeki telefon gorusmeleri, bir bakanin dini meselelerde laubali konusmalari, bazi bakan ve AKP’li yoneticilerin kendi medyalarini kurma konusundaki ugrasilari vesaire. Diger tarafta, cemaatin bir zamanlar cok onde olan Latif Erdogan ve Ahmet Keles gibi muntesiplerinin itiraflari, kapi kapi dolasip CHP ve MHP icin oy isteyen abi ve ablalar ve Gulen'in dunyevi meselelerde cemaati cok aktif sekilde yonettigini gosteren telefon gorusmeleri vesaire.

Bunlarin hicbirisi secimden birkac gun once ortaya cikan Suriye ile ilgili ust duzel asker, dis isleri bakani ve MIT mustesari arasindaki gizli gorusmenin Youtube’den yayinlanmasi kadar “outrageous” degildi. Konusmanin iceriginin hicbir onemi yok bence. Boyle bir toplantinin dinlenip servis edilmesi tek kelime ile vatan hainligidir. Devletin kutsalligina kesinlikle inanmayan benim gibi birisi icin bile farkli bir degerlendirme yapmak mumkun degil. Bu hainliktir ve baska bir degerlendirme anlamsizdir, en azindan irade ve aklini kiraya vermemis olanlar icin. Bu olaydan birkac gun once sinir ihlali yapan Suriye ucaginin dusurulmesini secimlere yonelik manevra olarak mansetlerine tasiyan ve bu hainligin gerceklesmesi uzerine de “ama icerik” diye cigirtkanlik yapan cemaat medyasinin hali bunu kimin sizdirdigi konusunda da cemaati olagan supheli konumuna sokmaktadir.

Cemaat 40 yildir egitim ve son 10-15 yilinda dinlerarasi diyalog konularina odaklanmis ve bu ozelligiyle de Turkiye'de cok genis bir tabandan destek bulmustu. Son uc aydir ortaya cikan cemaatin istihbarat calismalari, devlet kurumlarindaki otonom gucu ve bu gucu kullanmaktan cekinmemesi bu destegi buyuk olcude torpuledi. Cematin tabani boyle genis capli bir kavgaya hazir mi peki? Ozellikle alt tabani cok pasif ve bariscil olan cemaatin boyle bir mucadelede kisa veya orta vadede basarili olabilecegine ihtimal vermiyorum.

Artik ok yaydan cikti ve bu isin geri donusu yok. AKP oyle kizgin ve sirtindan hancerlenmis hissiyati icinde ki, secim sonrasi planini cemaati tamamen bitirmeye yonelik olarak kurdu. Erdogan’in secim meydanlarinda aylardir kullandigi cok agir ifadeleri de bunu isaret ediyor zaten. Yerel secim referanduma donustu. AKP yuzde 40-42 bandinda oy alacak tahminimce. Istanbul ve Ankara da AKP’nin elinde kalacak gibi. Ama secim sonucu ne olursa olsun, beklentilerin ustune ciksalar da altinda kalsalar da, secim sonrasi cemaat icin olum kalim sureci baslamis olacak. Ne aci ki, yuzlerce ulkede actigi okullar ve bireyleri yetistirme konusundaki hizmetleri toplumun buyuk kesimi tarafindan takdir edilen cemaat, egitim isinin cok otesine gecen aktivitelerinin zehirli meyvelerini toplamaya mecbur birakilacak. Keske egitim ve diyalog hizmetlerinin disina cikilmasaydi. Keske.

Ote yandan Erdogan yonetimindeki AKP'nin yolsuzluk ve otoriterlesme yonunde yaptigi yanlisliklar da bu kavga esnasinda hafife alindi ve alinmaya devam edecek. Bunun sonucunda, Turk toplumu bu yanlisliklari icsellestirmek durumunda birakilacak. Yolsuzluk iddiasiyla baslatilan bu mucadelenin yolsuzluklarin uzerine gidilmesi onunde en buyuk engel olma riski ne aci bir ironi. Caldiysa caldi ama is de yapiyor veya calsa bile boyle kallesce bir mucadeleye girisilmemeliydi gibi yaklasimlar Turk toplumunda yayginlastikca, yolsuzluk ve otoriterlesme konusundaki hassasiyetler ister istemez azalacak ve bundan da en buyuk zarari yine Turkiye gorecektir.